Gerekçeli Kararın Geç Yazılması Sebebiyle Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği
Anayasa Mahkemesi'nin 07/09/2021 tarih ve 2018/20870 başvuru numaralı kararı
(FATMA HÜMEYRA AKDEMİR BAŞVURUSU)
1. BAŞVURU
Başvuru, itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi talebiyle açılan davada gerekçeli kararın geç yazılması sebebiyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. OLAY VE OLGULAR
Başvurucu ödenmeyen kira bedellerinin tahsili için ilamsız icra takibi başlatmış, bunun sonucunda herhangi bir ödeme yapılmamış ve takip borçlusunun süresi içinde takibe itiraz etmesi nedeniyle takip durdurulmuştur.
Başvurucu; itirazın kaldırılması, kiralananda oturmakta olan dosya borçlusunun tahliyesi ve %20'den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesi talebiyle 15/12/2017 tarihinde dava açmıştır.
... İcra Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 8/3/2018 tarihli duruşmada davalı kefil K.K. aleyhine açılan davanın reddine, davalı kiracı E.Ö. aleyhine açılan davanın kabulü ile davalının takibe yönelik itirazının kaldırılmasına, takibin devamına, asıl alacağın %20'si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tahliye talebinin reddine karar vermiştir.
Başvurucu 15/3/2018 tarihinde istinaf yoluna başvurma harcını yatırmış, 19/3/2018 tarihinde de süre tutum dilekçesini sunmuştur. Başvurucu; istinaf dilekçesinde, ilk derece mahkemesince davalı K.K. yönünden verilen ret kararının ve bu davalı lehine hükmedilen vekâlet ücretinin kaldırılmasını, davalı K.K.nın icra takibine yönelik itirazının kaldırılmasına ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Başvurucu 6/7/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
Gerekçeli karar 16/7/2018 tarihinde yazılmıştır. Başvurucu, 28/12/2018 tarihinde gerekçeli istinaf dilekçesini ve davalı K.K. da 15/1/2019 tarihinde istinafa cevap dilekçesini sunmuştur. İstinaf formu 21/11/2019 tarihinde düzenlenmiştir.
Bireysel başvurunun incelenmesi tarihi itibarıyla istinaf talebi hakkında karar verilmemiştir.
3. İNCELEME VE GEREKÇE
Başvurucu, ilk derece mahkemesince 8/3/2018 tarihinde karar verilmesine rağmen başvuru tarihi itibarıyla yaklaşık dört aydır gerekçeli kararın yazılmadığını oysa istinaf kanun yoluna başvurabilmesi için gerekçeli kararın yazılması gerektiğini belirterek gerekçeli karar, makul sürede yargılanma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Anayasa Mahkemesi, olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu kararın geç yazılmasına bağlı olarak gerekçeli karar, makul sürede yargılanma ve mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Komisyon aşamasında başvurunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin kısmı hakkında her ne kadar ayırma kararı verilerek o kısım için başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiş ise de başvurucunun şikayetinin temelde kararın geç yazılmasına dayandığı ve bu hususun makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olduğu görüldüğünden başvurucunun tüm iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkı yönünden incelenmiştir.
Makul sürede yargılanma hakkının amacı, tarafların uzun süren yargılama faaliyeti nedeniyle maruz kalacakları maddi ve manevi baskı ile sıkıntılardan korunmasıdır. Hukuki uyuşmazlıkların çözüm sürecini uzatarak çoğu zaman elde edilecek hükmün yararını ortadan kaldıran bir yargılama, adaletin yerine getirilmesindeki etkililiğe ve güvenliğe zarar verecektir. Ancak makul sürede yargılanma hakkı bakımından uyuşmazlığa ilişkin yargılamanın kısa sürede sonuçlandırılması kadar hukuki uyuşmazlığın çözümünde gerekli özenin gösterilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerekir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 40).
Makul süre incelemesinde yargılamaya intikal eden maddi vakıalar ve ispat araçlarından oluşan dava malzemesinin veya uygulanacak hukuk kurallarının karmaşık olması, tarafların genel olarak yargılama sürecindeki tutumu, yargılama sürecinin uzamasındaki etkisi ve usule ilişkin haklarını kullanırken gereken dikkat ve özeni gösterip göstermedikleri, yargı makamları yanında dava süreciyle ilgili kamu gücü kullanan tüm devlet organlarına atfedilebilir yapısal sorunlar ve organizasyon eksikliğinden kaynaklanan bir gecikme olup olmadığı ve yargılamanın süratle sonuçlandırılması hususunda gerekli özenin gösterilip gösterilmediği, başvurucu için hukuki korumanın bir an önce gerçekleştirilmesindeki yararının ne olduğu gibi davanın niteliği ve niceliğine ilişkin birçok hususun birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir (Güher Ergun ve diğerleri, §§ 42-46).
Bu durumda somut başvuruda makul süre incelemesi yapılırken davanın başvurucu için taşıdığı değer ve başvurucunun kişisel yararı göz önünde bulundurulmak suretiyle yargılama sürecindeki gecikmelerin her biri belirlenerek gecikmeye neden olan unsurlar, bunların gecikmedeki etkisinin tespiti ve bahsedilen makul süre kriterlerinin toplam etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Başvuruya konu yargılama 15/12/2017 tarihinde başlamış Mahkemesince ilk duruşmada -8/3/2018 tarihinde- esas hakkında karar verilerek hüküm tefhim edilmiş, gerekçeli karar ise dört ayı aşkın bir süre sonra 16/7/2018 tarihinde yazılmıştır. Başvurucu vekili 15/3/2018 tarihinde süre tutum dilekçesini, 28/12/2018 tarihinde de gerekçeli istinaf dilekçesini sunmuştur. Davalı K.K vekili 15/1/2019 tarihinde istinafa cevap dilekçesini sunmuştur. İstinaf aşaması henüz tamamlanmamıştır.
Somut olayda 15/12/2017 tarihinde açılan davanın halen derdest olduğu yani yargılamanın yaklaşık üç yıl dokuz aydır devam ettiği anlaşılmaktadır. Başvuruya konu davanın hukuki meselenin çözümündeki güçlük, maddi olayların karmaşıklığı, delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, taraf sayısı gibi ölçütler dikkate alındığında karmaşık olmaktan uzak olduğunu söylemek mümkündür. Diğer taraftan her ne kadar gerekçeli kararın yazılması için geçen dört ayı aşkın süre kategorik olarak tek başına makul sürenin ihlal edilmesi sonucunu doğurmasa da söz konusu süre ve istinaf incelemesinde geçen ve henüz tamamlanmayan yaklaşık dört yıllık süre, somut yargılamanın özelliği bir bütün olarak değerlendirildiğinde yargılama süresinin olağan ölçütlerin ötesinde uzadığı sonucuna varılmaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde yargılamada geçen toplam sürenin makul olmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.