SİGORTA TAHKİM KOMİSYONUNA BAŞVURU USULÜ VE EMSAL HAKEM KARARLARI

Sigorta Tahkim Komisyonu, 5684 sayılı Kanunun 30.maddesi uyarınca kurulmuş olup sigorta ettiren veya sigortadan menfaat sağlayan kişiler ile sigorta tahkim sistemine üye sigorta kuruluşları arasındaki sigorta sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıkların bu alanda uzman hakemlerce basit, süratli ve adil bir biçimde çözülmesi amacı ile faaliyet göstermektedir. Komisyon, sigorta uyuşmazlıkları bakımından mahkeme sürecine göre oldukça hızlı ve kolay sonuç alma imkanı sağlamaktadır. Bu kapsamda, Sigorta Tahkim Komsiyonu’na intikal eden uyuşmazlıkların çözümü, taraflar arasında aksine bir anlaşma olmadıkça, Kanunda belirtilen yasal süreler içerisinde bağımsız hakemlerce gerçekleştirilecektir.

Sigorta Tahkim Komisyonu, trafik kazası sonucu tazminat talebinde bulunacak kişilerin başvurması gereken en etkili mercilerden biridir. Zira, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurmak suretiyle uyuşmazlığın mahkeme sürecinden çok daha kısa bir sürede sonuçlandırılması mümkündür.

Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapabilmek için öncelikle uyuşmazlığın çözümü için ilgili sigorta kuruluşuna başvurulması gerekmektedir. İlgili sigorta şirketi tarafından verilen cevabın talebi karşılamaması yahut sigorta şirketi tarafından 15 işgünü (trafik sigortasında 15 gün) içinde yazılı bir cevap verilmemesi halinde sigorta tahkim komisyonuna başvurulacaktır. İddianın ispatına yarayan tüm belgeler ile birlikte sigorta şirkertine başvurulduğu ancak sonuçsuz kaldığında dair belgelerin de başvuruya eklenmesi başvurunun değerlendirmeye alınabilmesi ve sağlıklı bir biçimde çözüme kavuşturulması için gereklidir.

Öte yandan Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından başvurunun değerlendirmeye alınabilmesi için zorunlu sigortalar hariç uyuşmazlık konusu rizikonun ilgili sigorta kuruluşunun Sigorta Tahkim Komisyonu’na üyelik tarihinden sonra meydana gelmiş olması zorunludur. Zorunlu sigortalar yönünden ise sigorta şirketinin Komisyona üyelik tarihine bakılmaksızın 18.04.2013 tarihinden sonra ortaya çıkan uyuşmazlıklarda Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulabilmesi mümkündür.

Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapıldıktan sonra, başvuru öncelikle ön incelemeye alınacaktır. İncelemenin 15 gün içerisinde tamamlanmasının ardından hazırlanan rapor, bağımsız sigorta hakemlerine iletilecektir. Sigorta hakemi en fazla 4 ay içinde (tarafların aralarında anlaşarak bu süreyi uzatmaları mümkündür) raporu inceleyerek taraflara kararını bildirir. Uuyuşmazlık miktarı 5.000,00 TL’ye kadar olan hakem kararları kesindir. Uyuşmazlık miktarı 5.000,00 TL’nin üzerinde olan hakem kararlarına karşı ise tarafların bir defaya mahsus olmak üzere Komisyon nezdinde itirazda bulunma imkanı vardır. İtiraz, en geç iki ay içinde hakem heyeti tarafından değerlendirilerek karara bağlanır. 40.000,00 TL’nin üzerindeki uyuşmazlıklar yönünden ise tarafların karara karşı temyiz hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla, mahkemeye başvurulması halinde yıllarca sürecek bir uyuşmazlık, Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yolu ile en geç 6 ay içinde çözüme ulaşmış olacaktır.

SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU TARAFINDAN VERİLEN EMSAL KARARLAR

20.07.2019 Tarih ve K-2019/76887 Sayılı Hakem Kararı

“Başvuru, 15.05.2019 tarihli trafik kazasında zarar gören XX plakalı aracı işleten tarafından, kazada sürücüsünün kusurlu olduğu iddiasıyla XX plakalı aracın Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigorta Poliçesini tanzim eden sigorta şirketinden maddi tazminat (araç hasar bedeli) istemine ilişkindir. 2918 sayılı KTK 91. Maddesine göre işletenlerin, KTK 85/1 maddesinden doğacak sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere geçerli teminat tutarları üzerinden mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenmiş xx xx no.lu ZMS ( Trafik ) Sigorta Poliçesinin incelenmesinden, kazaya karışan XX plakalı araç işleteninin sorumluluğunun, poliçe limiti dâhilinde sigorta şirketi tarafından temin edildiği anlaşılmaktadır. Kaza tarihi itibariyle poliçenin maddi hasarlarda araç başına limitinin 36.000.-TL olduğu görülmüştür. Başvurudan önce davalı sigortacıya usulüne uygun başvuru yapıldığı ve harici ödeme alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, tarafların aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin mevcut olduğu anlaşılmıştır. Dosya muhteviyatı olarak taraflardan temin edilmiş belge ve bilgiler kapsamında XX plakalı araçta meydana gelen hasar tutarı, ödenen tazminatın yeterli olup olmadığı, faiz, vekâlet ücreti ve yargılama giderleri konularında yoğunlaştığı anlaşılmaktadır.

Konu teknik bilgiyi gerektirdiğinden 10.09.2019 tarihli ara kararıyla, bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bilirkişi ücretinin ödenmesiyle, re’sen bilirkişi seçilen Sigorta Eksperi ve bilirkişi XX tarafından hazırlanmış 12.09.2019 tarihli bilirkişi raporu dosyaya kazandırılmıştır. 12.09.2019 tarihli bilirkişi raporunda, özetle; • Dosyaya sunulu evrak ve fotoğraflar üzerinden inceleme yapıldığı, hasarın oluş şekli ve olay sonrası fotoğrafların uyumlu olduğu, • XX plakalı aracın 15.05.2019 tarihinde karışmış olduğu kaza sonrasında araçta KDV dahil 6.390,38.TL bedelli hasar oluştuğu, davalı tarafından 1.657,84.TL hasar tazminatı ödendiği belirtilmiştir.

Başvuran vekili, 16.09.2019 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 4.732,55.TL’ye yükseltmiştir. Başvuranın ıslah talebi HMK 176 vd. maddeler ile 428/3 maddesi uyarınca kabul edilmiştir. Bu halde, başvuranın aracında kaza sonucunda KDV dahil 6.390,38.TL’lik hasar oluştuğu kabul edilmiş, davalı tarafından ödenen 1.657,84.TL’nin tenziliyle bakiye 8.448,60.TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, fazlaya ilişkin 4.732,54.TL’lik talep reddedilmiştir.

Başvuran vekili, temerrüt tarihinden itibaren avans faiz talep etmiştir. Davalı sigortacı, 2918 sayılı KTK 99/1 maddesi gereği, kendisine ilk başvuru tarihinden itibaren 8 işgünü sonrasında temerrüde düşecektir. Dosya içeriğinden belgeleriyle birlikte başvurunun 28.06.2019 tarihinde yapıldığı anlaşılmakla, 8 iş günü hesabıyla davalı sigortacının 11.07.2019 tarihinde temerrüt durumunda olduğu değerlendirilmiş, davalıya sigortalı araç ticari tescilli olmakla avans faize hükmedilmiştir. Yapılan değerlendirmeler ve belirtilen gerekçeler neticesinde; başvuranın talebinin kabulüyle, 4.732,54.TL bakiye hasar onarım bedelinin 11.07.2019 tarihinden işleyen avans faiziyle birlikte davalı sigortacıdan alınarak başvurana verilmesine, başvuranın sarf ettiği 100.-TL başvuru harcı, 6,40.-TL vekâlet harcı, 500.-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 506,40.TL yargılama giderinin davalı sigortacıdan alınarak başvurana verilmesine, kabul edilen tutar üzerinden, karar tarihinde geçerli AAÜT 13 ve 17. maddeleri gereği hesaplanan 2.725.-TL nispi vekâlet ücretinin davalı sigortacıdan alınarak başvurana verilmesine 5684 sayılı Kanunun 30/12 maddesi uyarınca kesin olarak karar verilmiştir.”*

27.09.2019 Tarih ve K-2019/79373 Sayılı Hakem Kararı

“Başvuru sahibi şirket temsilcisi beyanında özetle; 19.05.2016 tarihinde çift taraflı trafik kazası meydana geldiğini, trafik polislerinin tutanağına göre %75 kusurun başvuru sahibine ait XXX plakalı araç sürücüsüne verildiğini, Karaman Sulh Hukuk Mahkemesi’ne itiraz ettiklerini, araç kaydında yakalama olduğundan aracın otoparka çekildiğini, Sulh Hukuk Mahkemesinde kusur durumunun %25 başvuru sahibi %75 karşı taraf olarak belirlendiğini, araç otoparkta olduğu için hasar dosyası açılamadığını, 3 yıla yakın süre aracın otoparkta kaldığını, 25-27.02.2019 tarihlerinde aracın otoparktan çıkarıldığını, hasar dosyası açıldığını ancak talebin zamanaşımından reddedildiğini, zamanaşımının 2 yıl olduğunu bilmediklerini iddia ederek hasarın 25.000/25.500 TL olarak ödenmesine karar verilmesini talep etmiş, başvuru formuna ekli belgeleri delil olarak sunmuştur.

İhtilaf, başvuru sahibi şirkete ait aracın 19.05.2016 tarihinde karıştığı trafik kazası sonucunda meydana gelen maddi hasarın sigorta şirketi tarafından giderilmesi talebinden kaynaklanmıştır.

Sigorta şirketinin savunmaları arasında talebin zamanaşımına uğradığına dair itiraz bulunduğundan tahkikata başlamadan önce zamanaşımı itirazı incelenmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109. Maddesi uyarınca “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” Trafik Sigortası Genel Şartlarının C.8.Maddesi uyarınca “Motorlu araç kazalarından doğan zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zarar ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” Somut olayda 19.05.2016 tarihinde meydana gelen kazadan dolayı ortaya çıkan hasarın giderim bedeli zararı esasen kaza tarihi itibariyle doğmuş, başka bir deyişle başvuru sahibi açısından bilinebilir olmuştur. Her ne kadar başvuru sahibi şirket yetkilisi Sulh Hukuk Mahkemesi kararı sonrası sigorta şirketinin telefonla arandığını ve hasar dosyası açtırılmak istendiğini iddia etmiş ise de bu beyanın dayanağı veya ispatı bulunmamaktadır. Kaldı ki hasar ihbarı temerrüt başlangıcına sebep olabilirse de HMK 154.Maddesi uyarınca zamanaşımını kesmemektedir. Dolayısıyla yukarıda alıntılanan mevzuat hükümleri uyarınca 20.05.2018 tarihi itibariyle başvuru konusu talep zamanaşımına uğramıştır. Eldeki başvuru bu tarihten çok sonra yapıldığından başvurunun zamanaşımı nedeniyle reddi gerekmiştir.”

13.09.2019 Tarih ve K-2019/74522 Sayılı Hakem Kararı (Bedeni Maluliyet)

**Uyuşmazlık konusu, aleyhine başvuru yapılan XX Sigorta A.Ş. nezdinde ZMSS(Trafik) poliçesi ile sigortalı bulunan XX plakalı araç ile başvuranın kullandığı bisiklet arasında 21.04.2017 tarihinde meydana gelen kaza sonucu başvuranın malul kalması sebebiyle oluşan sürekli iş göremezlik tazminatının sigorta şirketince tazmini talebinden ibarettir. **

“Başvurucu vekili dilekçesinde, 21.04.2017 tarihinde yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasında, bisiklet sürücüsü olan müvekkilinin yaralandığını, sigorta şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olan XXX plakalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurlu bulunduğunu, 17.08.2018 tarihli XXX Hastanesi Sağlık Kurulu Raporuna göre müvekkilinin vücut fonksiyon kayıp oranının (meslekte kazanma gücü kaybı) %34 olduğunu, Müvekkilinin kaza tarihi itibariyle bekar olduğunu ve çalışmadığını, gelirinin asgari ücret esas alınarak hesaplanması gerektiğini, başvurunun kabulüne, müvekkilinin maddi tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini, davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olması sebebiyle maddi tazminatın belirlenmesiyle harcı tamamlama hakkı saklı kalmak üzere, davalının temerrüde düştüğü 10.07.2019 tarihinden itibaren yasal faizi ile 20.000,00 TL’lik bakiye niteliğindeki maddi tazminatın davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Başvuranın sigortacısı aleyhine başvurduğu XXX plakalı araca ait dosyadaki evraklar incelendiğinde XXX Sigorta A.Ş. nezdinde XXX nolu ZMSS (Trafik) poliçesi ile 21.09.2016/21.09.2017 tarihleri arasında şahıs başına ölüm ve daimi sakatlık için 310.000,00 TL teminat limiti ile sigortalı bulunduğu, sigortalı aracın XXX Marka, 1973 Model Otomobil olduğu görülmektedir. Başvuran vekilinin sunduğu 17.08.2018 tarihli XXX sayılı XXX Hastanesinden alınan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik doğrultusunda hazırlanan Sağlık Kurulu Raporuna göre müvekkilinin %34 oranında vücut fonksiyon kaybı olduğu belirtilmiştir. Başvuran vekili, işbu rapora dayanarak sigorta şirketine ve ardından Sigorta Tahkim Komisyonuna başvurarak müvekkilinin sürekli maluliyet tazminatının hesaplanmasını ve taraflarına ödeme yapılmasını talep etmiştir. Başvuran, işbu dosyaya sunduğu aynı maluliyet raporu ile Sigorta Tahkim Komisyonuna 02.11.2018 tarihli XXX sayılı başvuru ile başvuru yapmış, anılan başvuru 04.02.2019 tarihli XXX sayı ile sunulan maluliyet raporunda başvuranın maluliyetinin süresine ilişkin bir tespit bulunmadığından, aksine “İŞLEVSELLİĞİ KISMEN DÜZELEN” şeklinde tespite yer verildiğinden dolayı başvurunun usulden reddine, usul şartları yerine getirildiğinde tekrar başvuru yapmakta ve / veya genel mahkemelerde dava açmakta muhtariyetine şeklinde itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiştir. Derdest dosyanın hakem heyetimize tevdii üzerine 09.09.2019 tarihli e-posta ile yukarıda bilgileri verilen kararın taraflara tebliğ tarihleri sorulmuş, Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından verilen cevaptan kararın taraflara tebliğ edilerek kesinleştiği ve dosyanın 07.03.2019 tarihinde Mahkemeye tevdi edildiği anlaşılmıştır. İşbu dosyada da başvuran vekili tarafından aynı maluliyet raporu ile başvuru yapılmıştır. Öncelikle başvuran tarafından dosyaya sunulan ve sigorta şirketine yapılan 20.06.2019 tebliğ tarihli başvuruya konu işbu maluliyet raporu, kaza ve poliçe başlangıç tarihi itibariyle ilgili yönetmelik doğrultusunda alınmış ise de raporda başvuranın maluliyetinin süresine ilişkin bir tespit bulunmamakla birlikte “işlevselliği kısmen düzelen” şeklinde ibare kullanılarak başvuranın maluliyetinin kısmen düzeleceği de belirtilmiş bulunmaktadır. Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları Ek-6’da Tazminat Ödemelerinde İstenilecek Belgeler sıralanmıştır. Bedeni zararlarda, sürekli sakatlık halinde istenilen belgeler arasında; “30/3/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu.” bulunmaktadır. 6102 S. Türk Ticaret Kanunu’nun 1447/1. bendinde, “Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Ayrıca, sigorta ettiren, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almakla yükümlüdür.” denilerek sigorta şirketinin eksik ya da gerekli olan evrakı sigortalıdan/tazminat talep edenden isteyebileceği belirtilmiştir. 2918 S. KTK. Madde 97 – (Değişik: 14/4/2016-6704/5 md.)’de; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” denilerek bu husus belirtilmiştir.

Başvuranın, Sigorta Tahkim Komisyonuna yaptığı ilk başvurunun usulden reddi sonrasında yeni rapor almadan aynı rapor ile yeniden sigorta şirketine başvuru yapmış olduğu ve sigorta şirketine usulüne uygun maluliyet raporu ile başvuru yapmadığı anlaşılmaktadır. Dosya içeriği dikkate alınarak uyuşmazlık hakkında karara varılmış ve yargılamaya son verilmiştir.

Başvuran vekili tarafından dosyaya sunulan maluliyet raporunun, XXX Sayılı dosyadaki başvurunun usulden reddedilmesine sebebiyet veren rapor olduğu, anılan maluliyet raporunda başvuranın maluliyetinin süresine ilişkin bir tespit bulunmadığından, aksine “işlevselliği kısmen düzelen” şeklinde tespite yer verildiğinden, usulüne uygun olmayan işbu rapor ile sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşılmakla, sigorta şirketine usulüne uygun olarak başvuru yapılması dava şartı olduğundan dolayı başvurunun esasına girilmesine yer olmayıp HMK. 115/2 bendi uyarınca başvurunun usulden reddine karar verilmiştir.”

****Uyuşmazlık konusu, XX tarihinde meydana gelen iki taraflı ölümlü yaralanmalı trafik kazası neticesinde XXX’in vefatı nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigortacıdan karşılanması talebinden ibarettir. ****

“Başvuran vekili başvuru formu ve eki beyan dilekçesinde özetle; XXXX tarihinde meydana gelen trafik kazasında başvuranın desteği XXXX’nın vefat ettiğini, davalıya başvurulduğunu, XXXX.-TL ödendiğini, ancak herhangi ek ödeme yapılmadığını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla XXXX.-TL ek destekten yoksun kalma tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiziyle birlikte yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep etmiş, XXXX tarihindeki ıslah dilekçesi ile talebini XXXX TL’ye yükseltmiştir.

Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; başvurana XXXX XXXX.-TL ödendiğini, KTK’nun 111. Maddesinin değerlendirilmesi gerektiğini, ödeme tarihindeki verilere göre hesap yapılması gerektiğini, yapılan ödemenin faiz güncellemesi yapılarak ödenecek tazminattan düşülmesi gerektiğini, avans faiz talep edilemeyeceğini, yeni genel şartların uygulanması gerektiğini, bu bağlamda hesaplamada TRH 2010 yaşam tablosunun esas alınmasını, başvurunun kabulü halinde 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyanla, başvurunun reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin başvuran üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep edilmiştir.

Başvuru konusu uyuşmazlık, müteveffanın yolcu olduğu XXXX plakalı araç ile XXXX Sigorta A.Ş. tarafından XXXX numaralı Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigorta poliçesi ile sorumluluğu temin edilen XXXX plakalı aracın XXXX tarihinde karışmış olduğu kazada desteğin vefat etmesi neticesi, müteveffanın babasının davalı sigortacıdan bakiye destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.

Kazaya karışan XXXX plakalı araç işleteninin 2918 sayılı KTK 85/1 maddesinden doğan sorumluluğunun XXXX tarihleri arasında geçerli olan XXXX no.lu ZMS (Trafik) Sigorta poliçesi ile davalı sigortacı tarafından temin edildiği, poliçenin kaza tarihinde geçerli olduğu ve ölen kişi başına teminatının XXXX TL olduğu dosyaya sunulu poliçeden anlaşılmaktadır. Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce garanti altına alınmış bile olsa, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez. Fakat onların ileride çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü, hayatın olağan akışına uygun olur. O halde küçük yaşta ölen çocuk dahi, ana -babasının farazi ( varsayım ) bir desteği olarak kabul edilmelidir ( YHGK 17.10.1973 gün ve E.4/899, K.798 sayılı kararı ) Türk aile yapısında evlatların anne ve babalarına destek olduğu genel kabul olmakla birlikte evladın anne babaya desteğinin tamamı ile para şeklinde belirli bir yardım yapması olarak algılanmamalı, o kişinin ölümü sonucunda anne babanın yoksun kaldığı yardımların tümü olarak düşünülmelidir. ( Yargıtay 11. HD 2004/10735 E. 2005/9566 K. Sayılı ilamında; “(…)Asıl davanın davacılarından anne ve babanın maddi durumlarının iyi ve gelirlerinin fazla olması ve ölenin gelir ve yardımına muhtaç olmamaları anılan davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep etmelerine engel değildir. Nitekim destekten yoksun kalma yalnız parasal yardım olarak düşünülemez. Evladın bayram günlerinde anne ve babaya ziyareti ve evde ailesine yardımcı olması, her türlü hastalık ve sair sıkıntılarında yardıma koşma görevi maddi desteğin kapsamında değerlendirilmelidir. Bu durumda anılan davacıların destekten yoksun kalmadıklarından bahisle tazminat talebinin reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.(…)” şeklinde karar vermiştir. Başvuran babanın, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49 ve 53/3 maddelerine dayalı destekten yoksun kalma zararını, 2918 sayılı KTK’nun kaza tarihinde geçerli 97. Maddesi uyarınca, kazada kusurlu olan aracın trafik sigortacısından talep edebileceği açıktır. Kaza ve poliçe tanzim tarihlerinde geçerli olan KMA Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.1 maddesine ve gerekse yeni genel şartları A.3 maddesine göre, Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edecektir. Başvurudan önce tazminat için, davalı sigortacıya usulüne uygun başvuru yapıldığı ve harici ödeme alındığı anlaşılmakla, tarafların aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin ve dava şartlarının mevcut olduğu anlaşılmış, uyuşmazlığın esasına girilmiştir Uyuşmazlıkta, XXXX Sigorta A.Ş. poliçesinin kaza tarihinde geçerli olduğu, hadise ve talebin poliçe teminat kapsamında olduğu, hadise tarihinde geçerli ölen kişi başına teminatının XXXX.-TL olduğu, davalı sigortacının, başvuru öncesinde, başvurana XXXX.TL tazminat ödediği hususlarında çekişme yoktur.

Yargıtay 17.HD’ nin 30.04.2013 tarih ve E. 2012/3873, K. 2013/5911 sayılı emsal kararında da belirtildiği üzere, 2981 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 111/2 maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilirler. KTK 111/2 maddesindeki iki yıllık süre bir hak düşürücü süre olup, öncelikle bu süre içerisinde davaların açılıp açılmadığının re’sen incelenmesi gerekmektedir. Davalı sigortacının, başvurana XXXX harici ödeme yaptığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Başvuru tarihi ise XXXX olup, başvuranın 2 yıllık süre içerisinde dava açtığı anlaşılmakla yargılamaya devam edilmiştir.

Başvurudaki çekişmenin, ödenen tazminatın yeterli olup olmadığı, hesaplamada uygulanacak yaşam tablosu, temerrüt tarihi, faiz oranı, vekalet ücreti konularında yoğunlaşmış olduğu anlaşılmaktadır. Davalı sigortacının, sigortalısı araç sürücüsünün %100 oranında kusurunu kabul ederek ödeme yapmış olduğu anlaşılmakla, ayrıca kusur incelemesine gerek olmadığına, kazanın oluş şekline uygun olduğu üzere, başvuru konusu kazada, davalıya sigortalı araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Yine somut hadisede uygulanması gereken 01.06.2015 tarihli Genel Şartlar uyarınca, tazminat hesabının TRH-2010 yaşam tablosunun ( 1,8 teknik faiz indirimli ) esas alınması gerektiği kabul edilmiştir. Bu tespit ve kabullerin de belirtildiği, 03.07.2019 tarihli ikinci ara kararıyla %100 kusur oranı esas alınarak, XXXX tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları gözetilerek destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanması amacıyla dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, XXXX bilirkişi olarak seçilmiştir. Ara kararı taraf vekillerinin e-posta adresine tebliğ edilmiş, taraflar ara kararına itiraz etmemiş, bilirkişi ücretinin ödenmesiyle dosya bilirkişiye tevdi edilmiş ve XXXX tarihli bilirkişi raporu dosyaya kazandırılmıştır. XXXX tarihli Bilirkişi Raporu’nda özetle; • Sunulu evraka göre yalnızca başvuran babanın destek talebinde bulunabileceği belirlenmiş, • Hesaplamada TRH yaşam tablosu esas alınmış, %1,8 oranında teknik faiz indirimi yapılmış, • Müteveffanın geliri net asgari ücret olarak esas alınmış, • Davalıya sigortalı araç sürücüsü %100 kusurlu kabul edilmiş, • Bu kabuller ve davalının ödeme tarihi olan XXXX tarihindeki verilerle yapılan hesaplamada, XXXX.TL destek tazminatı hesaplanmış, böylece davalının haricen ödediği toplam XXXX.-TL destek tazminatının yetersizliği belirlenmiş, • Bu kez, rapor tarihindeki verilerle yeniden yapılan hesaplamada, başvuranın destekten yoksun kalma zararı XXXX.TL olarak hesaplanmış, davalı tarafından ödenen XXXX.TL’nin ödeme tarihinden rapor tarihine yasal faizle güncellenmiş tutarı olan XXXX.TL’nin tenzili ile bakiye ödenmesi gereken destekten yoksun kalma zararı XXXX.TL olduğu belirlenmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerinin e-posta adreslerine tebliğ edilmiş ve XXXX tarihli ikinci ara kararıyla verilen ihtaratlı kesin süre içerisinde raporlara karşı diyeceklerinin bildirilmesi istenmiştir.

Başvuran vekili, XXXX tarihindeki ıslah dilekçesi ile talebini XXXX.TL’ye yükseltmiş, ek başvuru harcını ödediğini gösteren banka dekontunu dosyaya sunmuştur. Başvuranın ıslah talebi HMK 176 vd maddeler ile 428/3 maddesi uyarınca kabul edilmiştir. Islah neticesi dava değerinin XXXX.-TL’yi geçmesi nedeniyle, Sigorta Tahkim Komisyon’u tarafından, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu 30/15. Madde hükmü gereğince hakem heyeti oluşturulmuş ve görevlendirilme yapılmıştır. Dosyanın Hakem Heyeti tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesi, dosyada başkaca usuli bir işlem yapılmasına gerek görülmemiştir. Bu halde, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler doğrultusunda, gerekçeli ve denetime elverişli nitelikte bulunan XXXX tarihli hesap bilirkişi raporuna iştirakle XXXX.TL bakiye destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan alınarak başvurana ödenmesine karar verilmiştir. Başvuran vekili, temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi talep etmiştir. Davalının temerrüt tarihi, 2918 sayılı yasa 99/1 maddesi gereği, kendisine ilk başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü sonrasıdır. Dosya içeriğinden ilk başvurunun davalıya tebliğ tarihine ilişkin belge görülmediğinden davalının ödeme yaptığı XXXX tarihi temerrüt tarihi olarak belirlenmiştir. Başvuranın talebiyle bağlı kalınarak yasal faize hükmedilmiştir. Tahkim yargılamasındaki vekâlet ücretinin 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca belirlenen A.A.Ü.T. ile belirlenen ücretin altında olamayacağı anlaşılmaktadır. 5684 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesinde değişiklik yapan 6327 sayılı Kanunun 58.maddesinin son fıkrasında “Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekâlet ücreti, Avukatlık Asgarî Ücret Tarifesinde belirlenen vekâlet ücretinin beşte biridir” denilerek yasal bir istisna ihdas edilmiştir. Ancak bu yasa maddesinin gerekçesinden, “talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler” ifadesinin aleyhine başvuru yapılan sigortacıyı içermeyeceği, Yasa Koyucunun sigortadan faydalananlar lehine pozitif ayrımcılık tercihi yaptığı anlaşılmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, kanunun yorumu ile yasa koyucunun iradesinin yerine geçmek ve boşluk doldurmak farklı kavramlardır. “Kanunun açık olduğu durumlarda yoruma ve gerekçeye başvurulamaz. TMK.nun 1. maddesi gereğince kanun özüyle ve sözüyle uygulanmalıdır.“ (YARGITAY İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2005/1 K:2007/1 T:26.01.2007)

Sonuç olarak, Avukatlık Yasası ile getirilen emredici hükmün aksi ancak yine yasa ile düzenlenebilir. 5684 sayılı yasanın 30/17 maddesi hükmü ise, başvuranın talebinin reddedilmesi halinde uygulanabilecektir. Bu nedenle, Yönetmelikle yapılan bir düzenlemenin Yasa hükmünü ortadan kaldırmayacağı ve Yasanın Yönetmeliğe uygun yorumlanması beklentisinin normlar hiyerarşisi ilkesine açıkça aykırı olduğu anlaşıldığından ve yasaya aykırı yönetmelik hükümlerinin iptal edilmeseler dahi uygulanamayacağı açık olduğundan, başvuran lehine, karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13 ve 17 maddelerine göre hesap edilen nispi vekalet ücretinin tamamına hükmedilmesi gerekmiştir.